Kendisi defalarca izlense bile tekrar tekrar izlenme potansiyeline sahip nadir dizilerdendir.Bendeki How I Met Your Mother sevgisini nasıl anlatsam bilemiycem,gerçi profilimdeki Robin Scherbatsky nin kayıp kız kardeşinden bişiler çakmışsınızdır ama, yok böyle bir dizi!
İddia ediyorum,başlayan herkes bi anda gaza gelip 1 haftada 2-3 sezon bitiriyor. Bu kadar popüler bir diziyi bilmeyen yoktur herhalde,o yüzden henüz başlamayanlar için "Neden How I Met Yoru Mother a Başlamalısınız?" konulu bir yazı geliyorrrrrr.
1) Karakterlerin Muhteşemliği
New Yorklu sıradan bir arkadaş grubu bekliyorsanız,yanılıyorsunuz dostlar zira bu arkadaşlar tam birer çılgın!
9 sezon boyunca metalcisinden manyağına,aşçısından,bağlanma sorununa her türlü absürd insanla bir ilişkisi oluyor ve hepsinde "ruh eşini" bulmayı umuyor!Ama 9 sezon boyunca aklını en çok meşgul eden kişi Robin oluyor. Her ne olursa olsun ümidini kaybetmemesi ve anneyi garip tesadüflerle bulmasıyla,aslında hepimize hayatın içindeki küçük mucizeleri ve asla yılmamak gerektiğini hatırlatıyor.
İlk izlediğimde her bölüm sıkı bir Robinciyken,şu anda işsizliğimin verdiği sıkıntıyla diziye yeniden başladım ve Robin e az birazcık kıl olmadım desem yalan olur.Belki de tüm hikayeyi bildiğimden.Her ne olursa olsun kendisi bağlanma sorunu olan,her şeyi kendi kendine halleden, kariyer öncelikle kadınların ikonasıdır,öyle kalacaktır.

Barney Stinson: İşteeee bir fenomen geliyorrr!Aslında kendisini yazının başına koyacaktım da,ondan sonra geleceklere haksızlık olmasın diye yapmadım.Ama sona koymayı da bekleyemediğimden araya sıkıştırıverdim.
Barney Stinson,yani "Legen-wait for it-dary",
"Çak bi beşlik", "Have you met Ted?" gibi repliklerin yaratıcısı, takım elbisesiz göremeyeceğiniz tek sarışın!
İlk sezonlarda klasik playboy sarışın gibi görünse de bana güvenin,sezonlar ilerledikçe bir Barney Fanı olacaksınız. Kadınları tavlama üzerine yazılı kitabı, Ted'e sürekli "SUIT UP" demesi ve 9. sezonun sonunda bile hala ne iş yaptığını tam olarak bilemememizle bir efsaneydi,öyle kalacak.
2)Her Bölüm Anlatılacak İyi Bir Hikayenin Olması
Dizi Ted'in karısıyla tanışma hikayesi üzerine kurulu olsa da, her bölüm bizi bekleyen güzel bir hikaye oluyor.Belki de izleyenleri kendine bu kadar bağlayan şey, hikayenin gayet başarılı bir şekilde anlatılması. Genel olarak 2-3 bölümde bir yeni karakterler görüyoruz,uzun kalmasalar bile en azından olay sadece 5 kişi etrafında dönmüyor ki bu da sıkılmayı geciktiriyor.
3) Karakterlerin Geçirdiği Değişimler
Her uzun soluklu dizide olduğu gibi,HIMYM de de karakterler belli değişikliklere uğruyor.Fiziksel görünüşleri çok fazla değişmese de,hayatın içinde bazı özellikleri, tutumları,davranışları değişiyor.Dizinin başında "hadi canım,bu bunu kesin yapmaz" dediğiniz kişi bile, dediğiniz şeyi cidden yapabiliyor. Bu da bize dizinin gerçek hayat gibi süprizlerle dolu olduğunu ve insanların sabit kalan varlıklar olmadığını hatırlatıyor.
4) McLarens Bar
Muhteşem 5 limiz sürekli Ted ve Marshall ın evinin altındaki barda toplanıp içiyor. 9. sezona gelmemiz rağmen,çok şükür sirozdan giden filan yok. Her neyse, diziyi izleyince insanda "ben de arkadaş grubumla sabit bir toplanma yeri bulmalıyım" fikri oluşuyor.Zira,bazı bölümler farklı mekanlarda geçse de en güzel hikayelerin McLarens ta olacağını hep biliyoruz.
5) Arkadaşlıkları
Her "grupsal arkadaşlık" içeren dizide olduğu gibi bunda da yanlış anlamalar,arkadaşımın aşkısın durumları oluyor.Hatta bazen insan, "lan lan lan,o senin arkadaşın,kız arkadaşına nasıl sarkarsın" filan demek istiyor.Ama böyle dediğime bakıp da Kavak Yelleri tarzı bir şey beklemeyin,zira her ne kadar bazı yönleriyle arkadaşlık algımıza ters şeyler yapsalar da bu 5 li her daim bir arada ve arkadaş. Sabah küssler bile günün sonunda Mclarens Pub da biraları tokuşturuyorlar.Ki sonunda herkes mutlu oluyor,o yüzden Ted'in yalnızlığına çok tasalanmayın.
6) Mutlu Son
Henüz başlayacaklar için 9. sezonun sonu nasıl referans gösterilir bilmiyorum,ama onca hengameye,üzüntülere, hayal kırıklıklarına rağmen olay mutlu sonla noktalanıyor. Özellikle Ted için bunu söylüyorum,zira ikinci defa izlemeye başladığımdan beri her bölüm Ted'e üzülüyorum, yemin ederim depresyona giricem. Bir de her olaydaki küçük mucizelerin, tesadüflerin, kaderin cilvesi denen şeylerin sonunda bir yere bağlandığını görüp "acaba benim sarı şemsiyeli ruh eşim şu an nerde" diye düşünmeye başlıyorsunuz. Eh onlar ermiş muradına,biz çıkalım kerevetine!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder