14 Aralık 2014 Pazar

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku



Dün kahvaltı sonrası internetten gazetelere göz atarken oyuncuların röportajını görüp aynı gün akşam seansına yetiştiğim filmdir kendisi.
Gerek ismi, gerek fragmanını başarılı bulmam gerekse "Aşk ama nasıl bir aşk?" cümlesine bayılmış olmamdan paldır küldür en yakın sinema salonunda soluğu aldım. Film vizyona çıkalı 2 gün olmuş, dün seans ararken henüz her salonda gösterimde olmadığını gördüm. Neyse umarım zamanla yaygınlaşır da hepiniz pıtır pıtır gidersiniz :)
Bi kere kendileri bir kitap uyarlamasıymış ama işin açıkçası filme gidene kadar bundan haberim yoktu. En yakın zamanda İlhami Algör'ün bu "uzun isimli" kitabını alıp okuyacağım.
Filme gelirsek Arif klasik bir toplum-beni-anlamıyor insanı,zira kendisi yazar, daha doğrusu yazamayan bir yazar. Aşk ve kadın üzerine bir roman yazmaya çalışıyor, fakat bi türlü kadın karakteri oturtamıyor. Hayalindeki kadının içsel özelliklerini tanımlıyor, kahvede oturan arkadaşlarından "kadın nasıl olmalı?" konulu konferanslar dinliyor ama hala kafası karışık. Bi gün yakın bir arkadaşının yattaki düğününde Müzeyyenle tanışıyor. Müzeyyen ne kız ne erkek tarafı çünkü o da düğüne davetli,morali bozuk arkadaşının peşinden gelmiş. Fakat aşırı matrak, özgür ruhlu, cool bir kadın. Hatta ilk tanıştıklarında Arif'e muzipçe göz kırparak "Beni senin için gönderdiler, yukardan" diyor.  Müzeyyen bence biraz silik ama çokça şair-yazar ruhlu erkeklerin hayalindeki kadın. Çünkü her daim güçlü, her daim anaç ve Arifi çekip  çeviren de o oluyor belli bir süre.
Hatta bi ara otururlarken "Para kazanamazsan ben sana bakarım, hem Türk edebiyatını desteklemiş olurum."  filan diyor. Yani kesinlikle kendinden başka kimseden bir şey beklemeyen ve bir şey beklenmesinden de hoşlanmayan bir tip. Ama olabildiğine cömert. Bu arada filmden çok Müzeyyen'i anlattığımın ben de farkındayım ama açıkçası film 106 dklık bişi ve onun da yüzde 80 ini Müzeyyen oluşturuyor. Arif sanki sadece Müzeyyen'i anlatmak için konulmuş bir figür gibi, tabi filmin sonunda bu değişiyor. Filmde bazı cümlelerin yazılı olarak gösterilmesi bir edebiyatsever olarak çok hoşuma gitti. İkisi konuşuyorlar mesela plajda, kadının da adamın da replikleri denizin üstünde yazılı. Adamın söylemek isteyip de söyleyemedikleri bile yazılı.
Bi de gene konu Müzeyyen'e gelecek ama kıyafetlerle kim uğraştıysa gerçekten süper bir iş çıkartmış zira Müzeyyenin tarzı Müzeyyen'e cuk oturmuş. Saç bantları, uçuş uçuş elbiseler, hafif makyaj vs ile Müzeyyen tam bir Müzeyyen olmuş.
Bence tek üzücü  yanı filmin kısa olmasıydı.Yani göz açıp kapayana kadar hikaye bitti, "noluyo yaaa" olduk. En azından Arifle Müzeyyen'in sahnelerini biraz daha uzatabilirlerdi.
Neyse sonu  Ariften ve Müzeyyenden güzel  repliklerle bitiriyorum.

 "... Müzeyyen ayıp-yasak-günah üçgenini kırmış yerine Bermuda Şeytan üçgenini getirmişti."

-Adam kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, ruh eve sığmıyor?
-Fakat Müzeyyen bu derin bir tutku.
-Bana biraz tek taraflı bir tutku gibi geldi :)

"Bir şeyin kalbini kırması için illa yanlış olması gerekmez ki."

-Müzeyyen
-Efendim?
-Hiiç... Adını söylemek hoşuma gidiyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder